fbpx
B07_2
Johann Wild, Reysbeschreibung eines Gefangenen Christen, 1604.

“Çok da büyük olmayan bu kent yüksek kayalıklar üzerinde kurulmuştu. Kente girmeden önce uzun bir denizi sınırlayan iki büyük dağ arasından geçi ır ve iyice yaklaşmadan fazla bir şey görülmez. Kentte çok sayıda Türk ve Hristiyan oturur ve bunlar her tur yerel ürünün alım ve satımına yönelik ticaret yapar ar. Limana İskenderiye ve Dimyat’tan satılık malzemeler birçok gemi yanaşır. Burada, diğer kentlerden getirilen çok sayıda halı da satılır. Kente bol miktarda kullanılmış bakır da getirilir ve bunlar sikke yapımı için Kahire’ye gönderilir…

Burası çok güzel bir kent değildir. Paşanın sarayı dışında evler oldukça kötü inşa edilmişlerdir. Lezzetli meyveleri olan nar, limon, turunç, elma, armut ve şeftali ağaçlarının yetiştiği çok güzel bahçeler vardır. Bahçeler bu ve benzer meyvelerle doludur ve bunlar oldukça ucuzdur. Haçlı bir sikke değerinde bir akçem vardı ve bununla otuz tane güzel turunç satın aldım. Aynı paraya yumurta büyüklüğünde 50-60 limon da alınabiliyordu. Kısacası, burada halkın yiyerek bitiremeyeceği kadar çok meyve vardı. İstanbul’dan gelen tüccarlar taze 3000, bazen de daha fazla limon satın alırlar, bunları parçalayıp ayakla ezdirirler ve suyunu çıkartırlardı. Limon suyu fıçılara doldurulur, kabuklar ise bir yığın halinde çürümeye bırakılırdı. Sıktıkları limon suyunu İstanbul’a götürerek satarlardı.

Çevrede yetiştirilen tahıllar insanlar tarafından tüketilmezdi. Türklerin “delice” olarak adlandırdıkları kalitesiz tahıllar, hayvan yemi olarak kullanılırdı. Bunun dışında birçok tahıl türü daha vardır. Deliceyi tüketen insanın başı döner, elleri ve ayakları titrer. İyi ve lezzetli ekmeğin üretildiği tahıllar genelde Kıbrıs’tan getirilir burada satılır…”