fbpx

Byzantion sikkesi, bronz. Ön yüzde İmparatoriçe Julia Mamaea; arka yüzde iki ton balığı arasında yunus. MS 3. yüzyıl
© Gorny&Mosch, Online-auction 270, 2214

Balıkçılık, Antik Çağ’daki devletlerin en önemli doğal gelir kaynaklarından biriydi. İstanbul Boğazı (Bosporos) üzerinde kurulmuş olan Byzantion’da (İstanbul) gerçekleştirilen yoğun balık avı kuşkusuz kentte bir balık endüstrisinin de oluşmasına neden olmuştu. Byzantion kenti de balıklardan sağladığı gelirle refah düzeyini arttırmıştı. Byzantionlular balığı esas olarak Boğaz’dan (Bosporos) sağlasa da, kentlerine yakın göllerden ve muhtemelen nehirlerden de balık elde ediyorlardı. Balıkçılık Byzantion’da o derece önemli bir sektördü ki Aristoteles, Politika adlı eserinde toplumdaki sınıflardan söz ederken verdiği örnekler arasında Byzantion’daki balıkçılar da vardır. Strabon, Byzantion’un balıkçılıkta üçüncü sırada olduğunu söylemektedir. MS 1-2. yüzyıl yazarlarından Dion Khrysostomos, Byzantionluların Boğaz üzerinde yer almalarının verdiği avantajdan ve denizden olabildiğince fazla yararlandıklarını, hatta balıkların ayaklarına geldiğini ve bu nedenle onları yakalamak için ayrıca bir çaba sarfetmelerine gerek olmadığını söylemektedir. MS 2. yüzyılda yaşayan Athenaios’un Deipnosophistai adlı eserinde, Byzantion’un “ton balığı metropolisi” olarak adlandırıldığını görüyoruz.

Boğaz’da en fazla görülen balıklar arasında ton, palamut ve uskumru bulunmaktadır. Bu balıkların hepsi göç eden balıklardandır. Bunların yanı sıra kolyoz, kılıç balığı, yunus, mersin balığı ve iskaroz (papağan balığı) da Byzantion veya Bosporos ile ilişkili olarak antik kaynaklarda adı geçen balıklardandır.

Byzantion aynı zamanda tuz tekelini de elinde tutuyordu. Tarikhos yani tuzlama balık imalatı çok miktarda tuz gerektiriyordu. Pseudo-Aristoteles’ten öğrendiğimize göre MÖ 5. yüzyılın ortalarında, Byzantion’da balık avı ve salamura için bir hayli önemli olan tuz ticareti devlet tekelindeydi.