Uylupınar (Erken Kibyra) Yüzey Araştırmaları” 2012-2021 yılları arasında gerçekleştirilmiştir. Araştırmalar Pisidia Bölgesi’nin güneybatısında, antik kaynaklardan bize ulaşan ismi ile Lydia soylu Kabal halklarının yerleştiği ve kendilerine özgü kültür yarattıkları Kabalis/Kabalia Bölgesi’nde yoğunlaşır. Göller Bölgesi’nde bulunan Kabalis/Kabalia’nın küçük ama verimli ovalarında yerleşime dair ilk izler, Prehistorik dönemlere kadar gider, Tunç Çağı’nda ise yerleşimlerin sayıları artar. Tunç Çağı höyüklerinin yüzeyinde M.Ö. 7-6. yy. arasına tarihlenen yoğun seramik buluntular dikkat çekicidir. Bu dönem çalışmalarının merkezi ise Kibyra kentinin güneydoğusunda, Uylupınar/Gölhisar Gölü’ne doğru uzanan, bugün “Şehertaşı” olarak anılan yarımada olmuştur. Bölge yerleşim peyzajına bakıldığında höyükler, yol güzergahları üzerindeki ovalarda, tepe yamaçlarında ve yoğun olarak da göl kenarlarında tespit edilmişlerdir. Şehertaşı’nda bulunan Uylupınar (Erken Kibyra) yerleşimi de aynı Düver yerleşimi gibi göl kenarındaki korunaklı bir yarımadada, Tunç Çağı’ndan Roma Dönemi’ne kadar kesintisiz yerleşime dair maddi kültür verileri sunar. Uylupınar (Erken Kibyra) yerleşimi ve çevresinde, özellikle Geç Demir Çağı başlarından itibaren sadece seramik buluntuların değil, aynı zamanda yerleşimi çevreleyen tepelerde sayıları yüzleri bulan taş yığma tümülüs mezarların tespiti de önemlidir. Yerel kültür yaratıları dışında, Klasik ve Hellenistik dönemlere ait ithal eserler ise oldukça azdır. Hellenistik Dönem, bölgenin kentleşme sürecine girdiği ve Kibyra gibi, bölgesine ismini verecek güçlü kentlerin kurulduğu dönem olmalıdır. Bu dönemde kurulan Tetrapolis, Kibyra’nın yanı sıra Balboura, Boubon ve Oinoanda kentlerinden oluşur. Roma İmparatorluk Dönemi’nde ise Kibyra, Asia Eyaleti’nin bir parçası olurken, diğer kentler ise Lykia sınırlarına siyasi olarak bağlanırlar. Buna karşın kırsal alanda yaratılan kültür birdir. Özellikle Balboura teritoryumu yüksek yaylasında izlenen yaylacılık yapan, hareketli çiftçi çobanların oluşturdukları ekonomi, arkeolojik materyalle kendini anlatır. Bu yüksek yaylalarda tespit edilen onlarca Zeus, Dioskur ve tanrıça, Theoi Dikaioi/Theoi Agrioi?, Kakasbos ve Herakles’e adanan kaya kabartmaları ve açık hava tapınım alanlarının yoğunluğu dikkati çeker. Kaya kabartmaları kalıcı ya da dönemsel yerleşimler ve yol ağlarıyla bağlantılıdır. Aynı zamanda kırsal yerleşimlerde yoğun olarak izlenen yatan aslanlı lahit kapakları da bölgeyi ve yaşam biçimini tanımlar bir şekilde hala yüksek yaylalarını beklemektedirler.
Başlangıç
Bitiş