fbpx

Havuz veya gölette avlanan Asurlu balıkçının tasvir edildiği alçak kabartma. MÖ 7. yüzyıl
© O.S. Muhammed Amin, AHE. British Museum

Sümer, Akad, Babil ve Asur gibi güçlü devletlerin yurt edindiği Mezopotamya’da yapılan arkeolojik kazılarda deniz kabukluları ve diğer deniz canlılarına ait fosiller ile balık avında kullanılan oltalar bulunmuştur. Ayrıca duvar resimleri ve kabartmalar da Mezopotamya’da tüketilen balıklar ve balık avı hakkında fikir vermektedir. Çivi yazılı belgelerde, denizde yapılan balık avı ile göl ve nehirler gibi tatlı sularda yapılan balık avındaki ayrım dikkati çeker. Balık açısından en verimli sular Fırat ve Dicle nehirlerinin aşağı kesimindeki geniş bataklıklardı. Çivi yazılı belgelerde balık türlerinin isimleri, dağıtımları, balık avı kuralları ve anlaşmazlık durumunda verilecek cezalar hakkında bilgiler bulunmaktadır. Kayıtlardan, balıkçı loncalarının iyi organize oldukları anlaşılmaktadır.

Balık tutmada kullanılan olta kancaları önceleri kemiktendi ancak daha sonra metal de kullanılmaya başlanmıştır. Hayvan derisinden yapılan sallar ve ufak kayıklar hem olta balıkçılığında hem de ağla yapılan avda kullanılırdı. Balıklar, ihtiyaç duyulduğunda besin olarak kullanılmak üzere oluşturulan göletler veya havuzlarda tutulurdu. Mezopotamya halkları, balığın güneşte kurutulması, tuzlanması (salamura) ve tütsülenmesi gibi işlemleri yapıyor, balıktan olabildiğince farklı menüler çıkarabiliyorlardı; ayrıca balık yumurtası da sevilerek tüketiliyordu.

Balık, Mezopotamya mitolojisinde önemli rol oynuyor, tapınaklardaki dinsel törenlerde tanrılara kurban olarak da sunuluyordu. Din adamlarının veya tapınak görevlilerinin ihtiyacı dışındaki balıklar halka satılıyordu. Bazı tapınaklarda ve bazı özel günlerde balık tüketimi yasaktı. Balıklar ve deniz kaplumbağaları ata kültü çerçevesinde cenaze törenlerinde kurban olarak sunuluyordu. Kabartmalarda, yarı insan yarı balık formunda “balık tanrılar” (örneğin Oannes) tasvir edilmiştir.