fbpx

Bir grup deniz canlısının tasvir edilmiş olduğu balık tabağı, kırmızı figür tekniğinde boyanmış; Binningen Ressamı’na atfedilmektedir. Paestum, Güney İtalya. MÖ 4. yüzyılın üçüncü çeyreği
© Gibon Art/Alamy

Antik kaynaklardan öğrendiğimize göre balık, Antik Çağ toplumlarının başlıca temel gıdalarından biriydi. Hatta belirli bir bölgede yakalanan ve gıda olarak tüketilen balıkların ünü, tüm Ege ve Akdeniz dünyasına yayılırdı. Balık genellikle üç türlü tüketiliyordu: taze, tuzlama ve tütsüleme. Bunların yanı sıra yemeklerde sos olarak kullanıldığını da biliyoruz. Yaşlı Plinius’tan öğrendiğimize göre; ton balıkları parçalar halinde kesilirdi, boyun ve gövde kısmı lezzetli kabul edilir, gerdan kısmı da diri olurdu, ancak midede şiddetli gaz yapardı; ton balığının geriye kalan tüm eti tuzlanarak saklanırdı; meşe odunu kıymıklarını andıran bu parçalara melandrya denirdi; yağsız olduklarından parçaların en ucuzu kuyruğa yakın olanlardı; en sevilen parçalar ise gerdana yakın olanlardı; oysa diğer balıklarda kuyruğa yakın kısımlar en fazla tüketilenlerdi; küçük ton balıkları arzu edilen büyüklükte dilimlenir veya küp gibi ufak parçalara ayrılırdı.

Antik Çağ’da balık sosları bir hayli sevilen ve tüketilen ürünler arasındaydı. Adı en fazla bilinen soslar arasında garum ve muria bulunmaktadır. Adını garos adlı balıktan alan garum, daha ziyade balıkların iç organlarının uzun süre tuzda ya da tuzlu suda bırakılmasıyla elde edilen bir balık sosudur. Muria ise ton balığından yapılırdı ve uskumrudan yapılan garum’dan daha lezzetliydi. Horatius, sosun, tatlı zeytinyağının belirli bir yoğunluğa sahip (yani sulandırılmamış) şarap ve tuzla karıştırılmasıyla elde edilebileceğini vurguladıktan sonra, bu karışımın kıyılmış otlarla karıştırılıp kaynatılmasını ve üzerine Korykos (Kilikia’da) safranı serpilerek bir kenarda bekletilmesini ve son olarak da Venafran (İtalya’da) zeytininden sıkılmış yağ ilave edilmesini tavsiye eder.