Bugün Kapadokya denince aklımıza ilk gelen sıcak hava balonlarıyla dolu bir gökyüzü, Mars gezegeninin yüzeyini andıran yer şekilleri, peri bacaları, yeraltı şehirleri, kaya kiliseleri ve elbette tüm bu imgelerle Kapadokya yer ismini örtüştüren sayısız medya görseli. Peki modern coğrafya atlaslarında adına rastlanmayan ancak hem Türkiye’de hem de yurt dışında belki de ölçüsüzce popüler hale gelmiş bu bölgeyi gerçekten ne kadar tanıyoruz?

Kapadokya, her şeyden önce, MS birinci yüzyıldan başlayarak yaklaşık bin yıl süresince idari sınırları sürekli değişen bir Roma – Bizans eyaletinin ismidir ve bu anlamda Orta Anadolu Platosu’nun eşsiz jeomorfolojik yapısıyla söz konusu uygarlığın maddi kültür mirasını sabırla, yılmadan günümüze kadar taşımış doğal bir “Tarih Müzesidir”. On ikinci yüzyılda Bizans’ın siyasi kontrolünden çıkan bölgenin adı yavaş yavaş unutulmuş ve Osmanlı tebaası İstanbul Patrikhanesi dışında hiç kullanılmamış olsa da, on dokuzuncu yüzyıldan itibaren Batılı seyyahlar ve araştırmacılar Kapadokya kelimesi ve tanımladığı coğrafyanın tarihi muhteviyatını tekrar gündeme getirdiler. Tolga Uyar konuşmasında Bizans’tan günümüze İnstagram ve Twitter paylaşımlarına uzanan ve sürekli değişen bu “Kapadokya İmgesi’nin” peşine düşüyor. Adeta yaşam mücadelesi veren zengin maddi kültür mirasından yola çıkarak bölgenin Orta Çağ’daki kültürel kimliğinin sürükleyici olduğu kadar da gün yüzüne çıkartılmamış izlerini sürüyor.

Başlangıç

Bitiş