fbpx

“Kendini Tanı!”: Antik Çağ’da Kehanet Olgusu – Fatih Onur



START

7 Kasım 2019 – 17:30

END

7 Kasım 2019 – 19:30

“Kendini Tanı!”: Antik Çağ’da Kehanet Olgusu

İnsanoğlunun bilme arzusu, en erken dönemlerde hayatta kalmak için daha pratik amaçlarda kendisini gösterse de insan gelişiminin en önemli aktörlerinden birisi olmuştur. Merak giderme sadece beş duyunun algıladığı bilgilerle sınırlı kalmamış, normal yollarla ulaşılamayan bilgilerin öğrenilebilmesi, gizemin anlaşılabilmesi ya da geleceğin öğrenilebilmesi için pek çok yöntem denenmiştir. Bu yollardan en yaygını kehanet olgusudur. İnsanlar günümüzde olduğu gibi antik dönemde de, çeşitli fal sistemlerinin ya da işaret okuma yöntemlerinin yanı sıra, doğrudan doğruya tanrıyla bağlantı kurarak “doğru”ya ulaşma yollarını aramışlardır.

Tanrıyla doğrudan bir iletişim, zaman zaman kişinin rüya ya da inziva metotları gibi kendi deneyimleri ile de mümkünken, çoğunlukla kahinler aracılığıyla yapılmaktadır. Antik Yakın Doğu’da ilgili tanrıyla doğrudan bağlantı kuran kişiler çoğunlukla herhangi bir özel soru çerçevesinde olmaksızın gelen ilahi mesajları halka ya da halk içerisindeki belli kitlelere iletirken, Antik Batı Dünyası’nda daha farklı amaçlar doğrultusunda daha kurumsal bir yapı görülmektedir. Bu tip kehanet sistemi için, Klaros, Didyma ve yeri henüz tespit edilememiş olan Patara kehanet ocakları gibi pek çok örnek olmakla birlikte, en bilinen örnek Delphoi’daki Apollon Tapınağı’dır. Bu tapınaktaki Pythia trans halindeyken kendisine sorulan sorulara muallak cevaplar vermektedir. Aynı tapınağın girişinde yazılı olduğu belirtilen ve Spartalı Khilon’a (MÖ 7.-6. yy.’lar) atfedilen “Kendini tanı!” ifadesi hayatın pek çok alanı için geçerli olmakla birlikte, kehanet kapsamında kişinin tam olarak ne istediğini bilerek danışmasının ve verilen kehanetlerin doğru yorumlanmasındaki önemine işaret etmektedir.

Antik Dönem’de oldukça yaygın olan kehanet merkezleri, bir taraftan krallar ve imparatorlar gibi üst düzey kişilere ya da politik sorunların ve diğer devlet meselelerinin çözümüne hizmet ederken, diğer taraftan da yoğun olarak daha küçük çaptaki ya da kişisel sorulara cevaplar sunmaktaydı. Roma Dönemi’nde bu kehanet merkezlerinin yerel isyanlar ya da imparatorluğa karşı huzursuzluklar oluşturmasını engelleyebilmek için çeşitli yasaklar çıkarılmıştır. Bununla birlikte, bu riskleri oluşturmayacak kehanet danışmalarına da izin verdikleri kehanet merkezlerinden çıkan pek çok kehanet örneğinden anlaşılmaktadır.

Fatih Onur, Akdeniz Üniversitesi