fbpx
Kırk metreden derin olmayan koy ve körfezlerde yaşamayı seven dev midyeler, bysus denen ipliğimsi uzantılarıyla deniz dibindeki çamura tutunarak ayakta durur ve yaşamlarını o şekilde sürdürürler. Temiz, ışık alan ve ısısı uygun ortamlarda 20 yıla yakın yaşayabilen dev midyelerin boyu 1.5 m.’ye ulaşabilmektedir; ancak çoğu dev midyenin boyu 25-50 cm. arasındadır. Dev midyeler genelde planktonla beslenirler. Planktonlar, denizde yaşayan ama ancak mikroskopla görülebilen organizmalardır.

Dev midyeler çift cinsiyetli olduklarından üretmiş oldukları erkek ve dişi üreme tohumlarını yaz aylarında denize bırakırlar. Antik Çağ yazarlarından Plutarkhos ve Cicero, dev midyelerin yengeç veya başka deniz canlılarına konak olduklarını anlatırlar. Dev midyeler beslenme zamanlarında kabuklarını açık tutarlar, yani ağzı açık bir şekilde avlarını beklerler. Küçük bir balık ya da deniz canlısı, bu kabuktan içeri girdiğinde midyenin içinde yaşayan yengeç veya benzeri canlı, midyenin etini ısırarak onu uyarır ve midye aniden kabuklarını kapatarak avın içerde kalmasını sağlar. Böylece midye ve yengeç birlikte beslenirler. Bu bir tür symbiosis’tir (birlikte yaşam).

Yaşlı Plinius, doğrudan dev midyelere ilişkin olmasa da, tatlı suları ve nehirlerin denize döküldüğü yerleri seven istiridyelerin gıda olarak tüketilmelerinin yanı sıra medikal özelliklerine de değinmekte, hastalık ve yaraların iyileştirilmesinde de yararlı olduklarını anlatmaktadır.

Antik Çağ yazarlarından öğrendiğimize göre, İtalya ve Anadolu’nun batı kıyıları ile Marmara Denizi kıyıları midye açısından oldukça zengindi.

20. yüzyılın ortalarından bu yana nesli tükenmekte olan ve bir yandan büyük gemilerin yaşam alanlarına demirlemesi, öte yandan trol avcılığı nedeniyle yaşamları tehdit altında olan dev midyeler, Avrupa Birliği’nin “korunması gereken canlı türleri” listesindedir.