fbpx
ANTPHG_02_ant_010
Alphonse de Lamartine, Reise in den Orient in den Jahren 1832 und 1833.

“3 Mayıs 1833-Bu sabah Karamania’nın en belirgin zirveleri görüş alanımıza girdi; uzakta Toroslar, sırtları kayalık ve karla kaplı, tıpkı Alplerin Lyons’dan görünüşleri gibi; rüzgâr ılıman ve değişken, geceleri muhteşem yıldızlı. Bir iç denize benzeyen Satalia Körfezi’ne geceleyin girdik, rüzgâr kesildi; gemimiz bir göldeymişçesine uykuda. Göz her yönde yalnızca, bu ve komşu körfezleri çevreleyen dağlık amfitiyatroları görüyor. Her biçimde ve her yükseklikte dağlar birbiri ardına sıralanıyor, bazen, farklı yükseklikteki tepelerin aralarındaki yüksek vadilerden, ay ışığı demetleri beyaz buharlarını dağların kenarlarına saçıyor ve tepelerini ise soluk mor bir pusla taçlandırıyor.

Yakındaki bu ululukların ardında Toroslar’ın sivri ve karlı zirveleri yükseliyor. Kimi alçak ve ormanlık burunlar denizin içine doğru iyice sokuluyor ve küçük adalar ise, tıpkı demirlemiş gemiler gibi, karanın biraz açığında oraya buraya serpiştirilmiş. Denizin ve karanın üzerinde derin bir sükûnet hüküm sürüyordu; çimenlerin üzerinde oynaşan keçiler gibi denizin bağrından sürekli sıçrayan yunusların haricinde hiçbir gürültü yoktu. Gümüş ve altınla taçlanan ve ebrulanan dalgalar, yere sere serpe uzanmış iyon sütunları gibi yivli görünüyordu; gemi tamamen hareketsizdi. Gece yarısı karadan bir esinti geliyor ve bizi yavaşça Satalia Körfezi’nden dışarı, Küçük Asya kıyısı boyunca ta Castelrozzo’ya kadar sürüklüyor. Tüm koylara girdik ve nerdeyse karaya dokunduk. Pontus, Kappadokia ve Bithynia gibi bazı krallıkların kurulduğu bu ülkenin, terk edilmiş ve yalnız harabeleri burunlar üzerine yayılmış; vadiler ve ovalar ormanlarla kaplı, Türkmenler kışları buralara çadırlarını kuruyor ve yazları ise Tarsus, Satalia, Castelrozzo ve Makri Körfezi’ndeki Marmorizza gibi sahil boyundaki birkaç yer dışında her yer bomboş…”